Dokuz Ayrı Jack Kişiliğinin Otobiyografisi (Bölüm 3) "Ben Değilim, Sizlersiniz"

                                                                    Benim adım Jack,

Farkında olmadığım, farkına varmamış olmaktan kaçırdığım ve farkındalık yaratamadığım çok şey var hayatımda. Bu sefer ki benim yolculuğumla alakalı. Farkında olmadığım şey ise yolculuğumun burada sona ermesiyle alakalı. Aslında o inşaatın çatısı klişe bir "insanın Tanrıdan rol çalma" sahnesine sebep olacakken birden bire beni kendine çeken bir şey; her şeyin sona ermesinden, başlamasına doğru giden bir yolculuğa sebep oldu.
Bir kadın, ya da adam. Belki bir çocuk ya da çocuk kadar masum bir yaratık. Emin değilim. İçi dolu bir turşu gibi sıksam fışkıracak yüzüme. Bir o kadar hassas ve duygusal bir şey. Henüz siluetine karar verilmemiş bir şehir ya da tahliye edilmemiş su baskını. Sahibinin üzerine salınmamış kaynağı belirsiz bir bela, yüzyıllar sürecek bir şanssızlık silsilesi, pişmanlık abidesi, gözlerimi kör eden bir ışık ve bir o kadar karanlıkta bırakan bir rüya, sabah altıma işeyerek uyanmama sebep olacak bir kabus, çölde bir vaha, kaktüs dikenlerinden taç giymiş bir melek, mors alfabesinin noktaları. Bilmiyorum, bilmiyorum, bilmiyorum. Kafamın içinde, bedenimin dışında bir şey. İrademden harici ancak ruhuma dahil bir varsayım... Bilmiyorum.

Belki de yalnızca bir kereye mahsus olacak bir şans olarak geldi ve kolumdan tutup çekti. Aşağıya düşüp, cesedimin birkaç parça iç içe geçmiş poşete sarılmasından, işe yarar organlarımın kendi isteğimle yağmalanıp geri kalanının; ailemin eline bir torbada verilmesinden kurtardı. Toprağın altında insanlık androide dönüşene dek kalmaktan ya da bu akşam eve dönerken yere attığın pet şişe toprağa karışana dek kalacak bir karbon parçası olmaktan kurtardı.

Zihnimin sonsuz evrenli, sınırlı ama sınırsız olarak hayal ettiğim ihtimallerini silip atacak, fişini çekecek, yerle yeksan edip, zilyonlarca olasılığı; bir sıvı olarak şehrin uzun labirentlerlerce ilerleyen bok çukuruna gönderecek o tek bir adımı aldı, esirgedi benden.

Ne olduğunu bilmiyordum. Var olup olmadığını da bilmiyorum. Bilim adamları insanın kendini savunması, beş para etmez aklıyla ölümden uzaklaşması olarak değerlendiriyor. Yargılayanlar ise çok başka şeyler söylüyor olabilir. Yargılanmaktan hep korkmuş, yargılamaktan zevk almışımdır. Kötü bir insanım. Tehlikem kendime.

Ben Jack'im. Benim adım Jack,
Bu sabah intihar edecektim, ne olduğunu bilmediğim "şey" olarak tanımladığım bir "şey" tarafından kurtarıldım, engellendim, mahrum bırakıldım.

Benim yolculuğum burada başlıyor.

Hayatım kan kırmızısı akan bir dereden geçip gidiyor, cesetlerin arasından uygun adım ilerleyen gölgelerin altında eziliyor, gün doğumlarında kendi karnımdan, saklandığım kabuğumdan çıkıyor, yeraltından insanlığa yükselen bir asansöre biniyor ve yaşayan ölülerin arasına karışıyorum.

Yaptığım seçimler, aldığım kararlar arkama kattığım bir konvoy gibi sırayla götüme vurmak için fırsat kolluyor.

Benim adım Jack,
Pişmanım. Yaptığım her şeyden, girdiğim her rolden, şeklini aldığım her kalıptan, sistemlerinize boyun eğdiğim, kullandığınız yöntemleri benimseyip zevk aldığım, daha fazlasını istediğim, daha azına katlanamadığım, daha ileri gitmek yerine daireler çizdiğim, daha ötesini görmek yerine kafamı yukarı diktiğim ve boynumdan aşağı kayan ıslak günahkarlardan zevk aldığım için pişmanım.

Benim adım Jack,
On beş gün önce doğdum. On beş... On beş gün daha az yaşamak, daha az kirlenmek ve bu batakta on beş gün daha az kulaç atmış olmak için nelerimi vermezdim.

Benim adım Jack,
Bir gece yarısı ay yükselirken ben kafamı yere eğdim. Kadınlar ağlarken ben gülerdim. Onlar izlerken ben kaçardım. Bir gün şehrin en yüksek tepesine çıktım ve en'lerimin hiçbirinin "en" olmadığını farkettim. Tanrıdan rol çalmak istedim, meşgule attı. Kendisinin olmadığını iddia ettim. Hayatıma bir bela atadı. Ahşap mobilyalar ve deri ofis koltukları üzerinde yükselen bir bela memuriyeti... Sana kızdım, sen kaçtın ben kovalamadım. Kovalamadığımı farkedip geri döndün. Bu oyunları ben böyle oynamazdım. Yüzüm gülerdi hiç ağlamazdım. Orta çağda bir su kuyusunun başında düelloya davet edildim. Kaçtım, güneşe sığındım. Gözlerime mumdan mil çekilmişti. Güneşe koşarken gözlerim açıldı ve gerçeği gördüm. Sonra hemen kör oldum.

Benim adım Jack,
Hayatımda var ettiğim hiçbir şeyi ben istemedim. Yalnızca benim için istenen şeyleri kabul ettim. Boyun eğdim, diz çöktüm, pişman oldum ama söylemedim. Yazdım, çizdim, okudum bir yere varamadım. Kaliteli içkilerle kalitesiz sarhoşluklar yaşadım. Bir taşın altına sığındım. Yeraltını keşfettim. Gündüzleri omuz atmak istediğim insanları sıralayıp, geceleri onların hiçbirinin olmadığı sokaklarda kendi dövüş kulübümü kurdum.
Dünyanın her yerinden hiçbir üyesi olmayan bir dövüş kulübünde kavga eden benim. Zafer de benim mağlubiyet de benim.

Benim adım Jack,
Kendi yolumu kendim çizmedim. Hatalarımı ben yapmadım. Yanlışlara ben yönelmedim. Aldığım kararlar benim yüzümden kötü değildi. Kaçırdığım fırsatlar aslında bana gelmemişti. Yattığım kadınları ben becermedim. Ölüme beş kala istenen duayı hecelemedim. Annemin yanında hiç gecelemedim. Yalan söylerken hiç gevelemedim. Ölümüne karar vermiş bir insanı o inşaatın tepesinden çekip alan, kararlarına saygı duymayan, Tanrı-insan ve ölüm üçlüsü arasına giren, hayatın yönünü değiştiren ben değilim. Sizsiniz. Bunların hepsini bana yaptıran sizlersiniz. Bunların hepsinden pişman olacak, hicap duyacak ben değilim sizlersiniz. Kendini kötü hissedecek, tekrar yeraltına girecek, insanlara katlanamayacak, yüzlerine bakamayacak olan sizlersiniz.
Benim tek hatam; sizinle yaşamayı öğrenememiş olmam.

Bu, sizin yolculuğunuz. Benim değil.











Yorumlar