Götümden Uydurduklarımı Derliyorum

Ve duştan sonra hep terliyorum. 
Yaz mevsimini hiç sevmiyorum ama eğer sonbaharsa mevsim, her otobüs durağı küçük bir ülkedir benim için.
 Her tipten insan vardır orada ve çatısındaki saçaklardan pis yağmur damlar. Böyle kapkara yağmur. Çünkü dünyanın çatısı olmaya soyunan herkes kapkaradır bence.
Kolunun altına sıkıştırdığı kitapları otobüs geciktikçe gevşeten o uzun atkılı kız var ya hani. Mesela o kız ezilen ülkeleri anımsatır bana. Otobüs geç kalmıştır kız mutsuzdur ama habersizdir ve masumdur hep.
Kitap demişken ben onlara kitap demiyorum. Kağıttan tapınaklar diyorum ve en çok bunu seviyorum. Kendi götümden uydurdum çünkü. Uydurdum çünkü bence tapınaklar kutsaldır ve kitaplarda kutsallığı olan şeylerdir.
Sonra devrimler var tabi ve karşı devrimler ardından karşı devrimlere karşı devrimler ve dünya böyle boka battı işte.
Hala saçaklarından pis yağmur damlıyor. Kan da var içinde.

Ben ise şimdi evsiz dilenci bir çocuğa çarpan bir otobüsün durağındayım. Kimisi kollarını bağlamış acıyarak çocukla bana bakıyor, kimisi yere diz çöküp bir sigara yakmış, kimisi ise etrafta meraklı meraklı dolanıyordu. Sıradan bir kaza degildi. Etrafta onlarca insan yoktu. Belki on insan bile yoktu. Çocuk sahipsiz bir dilenci olunca insanların daha az ilgisini çekmişti. Kim olduğu belli olmayan bir sokak çocuğunun cesedi kayda değer değildi. İlgi çekmiyordu ve bu çocuk için beş dakikadan fazla huzunlenmeye kimsenin hayatinda yer yoktu.

Ben mesela yağmuru severim ama temiz olanını. Düşünce sıçmaya da bayılırım böyle durur durur bir şey düşünürüm sonra sıçarım onu çünkü hiçbir düşünce götünüzden dışarı çıkmak için yırtınan bir bok kadar kararlı değilse öyle ulu orta söylenmemeli.
Hatta düşünülmemeli.
Gerçi biz bu konuda başarılıyız, pek düşünmüyoruz.
Şimdi mesela haddım olmayan şeyleri yapmayı da pek severim. Buraya ufak bir kaç deneme yazarım ve hayatın anlamı üzerine aforizmalar falan düzerim.
Evet hayatın anlamını bilmiyorum ama düşünüyorum. Öyleyse varım ve hep
yarım.

Yorumlar