İnsanın kendini dahi tanımadığını farkettiği o akşam üzeri, sarhoş bile değildim inan. Gözlerimi daha önce yüzbinlerce kez önünden geçip bir kere bile sarı ışıkların bir perde engeliyle karşılaşmadan geceye karıştığı o daireye diktim.
İlk defa görüyor gibiydim. Halbuki binlerce kez bakmıştım.
O an o anda olmadığımı söyleyen arkadaşım, kardeşim, ailem, sen, ben, benliklerim bir maymunun omuzlarından sarkan sıcak viskiyle karşılıyor gibiydi dünyayı.
Bense doğmuş olmamdan geçmesine rağmen 26 yıl 7 ay 19 gün, bir gün dahi anlamamış, anlamlandıramamışım bizzat kendimi.
Ben ile tanışmam, ben olmamı buldu.
Artık çok anlamsız, neden yaptığımı bilmediğim yaptıklarım için üzülmek
Artık çok geç, koşmak için arkasından çoktan bırakıp sırtımı döndüklerimin
Artık çok zor, anlam vermek bunca geçen zamana, başımı alıp avuçlarımın arasına
Bana yapılması gerek gibi gelen şeyleri yapmaktan öte hiçbir şey bilmediğimi farketmem en çok da bugünümü aldı.
Ben temaşa ile geçiririm sanardım ömrümü, eyleme muhtacım en az muhtaç bıraktıklarım kadar.
Zan'dır yani tek bildiğin diye vurmasaydı suratıma zihninden hasta o park müdavimi.
Belki hiç aramazdım kendimi o günden bu yana.
Bulduklarım kaybettiklerim oldu hep.
En acısı
Yazmak da zor geliyor artık.
Büyüdüm ve depresyonum da ketum, katı bakışlı yaşlı bir köpek oldu herhalde.
Artık içimde kaynamıyor.
Yağ gibi yana yana katran oldu zihnimde.
Çöktü, yapıştı.
Artık hırçın dalgalar gibi de vurmuyor kıyılarıma. Harekete geçirmiyor ne parmaklarımı ne söylemlerimi.
Sanırım öküz gibi oturdu kaldı yüreğime.
O da yoruldu, yüz yıldır yorarken beni.
O da çürüdü bu tek kişilik koğuşta
çünkü
Gardiyan, gözlerini dikmiş binbir parçaya bölerken mahkumu, kendisi de onun kadar mahkumdur.
Yorumlar
Yorum Gönder